Hep kapadokya'yı merak eder ve gitmek isterdim. Bir türlü kısmet olmadı. En sonunda 23 Nisan tatilini ve sonrasındaki 2 günüde izin alarak gitmeye fırsatımız oldu. Aslında Duru bize hala küçük geldiği için endişelerimiz vardı ama, yine de gözümüzü kararttık ve tatile çıktık. Oldukça uzun yıllardır beraber ailecek bir tatilde yapamamıştık. Hepimiz için çok iyi oldu.
Arabayla da tahmin ettiğimizden daha kısa sürede vardık. Çocuklarda sorun yaratmadılar. Yol boyunca her ikisi de sevimlilik yaptı durdu.
Duru arabada klimaya rağmen terleyip bayan kırmızı yanak oldu. Gerçekten anlatılması imkansız mutlaka görülmesi gereken yerlerden biri bence. Çok güzel, kaya otellerden birinde yer ayırtmıştım. Hep söylenir yada yazılır, kaya oteller yazın soğuk, kışın sıcak olurlar diye insan gerçekten yaşayınca anlıyor. Dışarısı sıcacık biz odaya bir giriyoruz, oda buz. Hatta zaman zaman donduk bile diyebilirim. Gün içerisinde o kadar çok yer dolaşıp, o kadar çok yürüdük ki, çocuklar gece resmen bayılıp, sabahları bir türlü uyanmak bilmediler.
Her yer birbirine çok yakın yerleşmişti. Biz Göreme'de kaldık. Avanosta Volkan'ın deyimiyle çömlekçileri zengin ettik. Ben zaten vazo ve tabak cinsi şeylere bayılırım, bir de öyle topluca ve en güzel örneklerini birarada görünce kendimi kaybettiğimi söyleyebilirim.
Bir çömlek atölyesinde Cansu'm harika bir şekilde kendisine kalemlik yaptı.
Göreme'de ve Zelve'deki açık hava müzelerine bayıldık.
Cansu büyünce güzel fotoğrafta çekmeye başladı. İşte biz.
Herşey çok güzel de bir de tırmanmak zorunda olmasaydık. Duru'nun hakkını vermek lazım, şikayet etmeden hep yürüyüp, tırmanılması gerektiğinde de tırmanarak şaşırttı bizi.